Ekim ayı mimarlık topluluğu olarak yaşama ve yapılı çevreye katkılarımızı onurlandırdığımız bir döneme denk geliyor. 1985 yılından günümüze BM Dünya Habitat Günü ile birlikte kutladığımız Dünya Mimarlık günü, her yıl olduğu gibi bu yıl da mesleki birikimlerimizi topluma aktardığımız etkinliklere sahne oldu. Bu bağlamda, özellikle kentsel krizlerin giderek şiddetini artırdığı günümüzde, tasarımın kentleri, toplumu ve yaşamın tüm biçimlerini dayanıklı kılacak önermelere sahip olduğunun altını bir kez daha çizmek önemliydi. Bu anlamda UIA Konsey toplantısında yoğun tartışmalarla uzlaşılan “Dayanıklılık İçin Tasarım” temasının seçimiyle önemli bir karara imza atıldığını söyleyebiliriz. Bu nedenle bu yılın açılımını 2025 Dünya Mimarlık Günü temasıyla ilgili ön hazırlıkları yapmış olan UIA İletişim Komitesi Başkanı ve UIA Başkan Yardımcısı Teresa Taboas Veleiro’nun kaleminden aktarıyoruz. Taboas Veleiro’nun da altını çizdiği gibi içinden geçtiğimiz krizler çağında mimarlığın özellikle toplumu birarada tutan temel değerlerin korunması ve / veya yeniden inşasında yaşamsal bir rolü var.

Dünya Mimarlık Günü’nün açtığı tartışma platformundan ilerlersek kentlerin ve toplumun dayanıklılığının önemli bir bileşeninin de yerel yönetimler olduğunu vurgulamalıyız. Kapsayıcılık, eşitlik, çevresel ve toplumsal adalet ve nitelikli yapılı çevre için yerel yönetimlerin yaklaşımının belirleyici olduğunu söylemek şaşırtıcı olmayacaktır. Kentlerin, yönetimleri aracılığıyla krizlere yanıt verebilme kapasitesini geliştirici çalışmalar ve uygulamalar bu anlamda giderek daha fazla önem taşıyan bir konu haline geliyor. Krizlere karşı hazır bulunuşluk güçlü altyapısal dönüşümleri ve planlama çalışmalarını gerektiriyor. Tam da bu nedenlerle bu sayımızın dosyasını yerel yönetimler, kentsel krizler ve mekânsal dönüşüm konusuna ayırdık. Değerli katkılarla zenginleştirmeye çalıştığımız ve meslek alanımızı ilk elden ilgilendiren bu konuya toplumsal adalet perspektifinden bakarak yanıtlar aradık.

Ne yazık ki geçtiğimiz aylarda pek çok hocamızı, meslektaşımızı yitirdik. Mimarlık topluluğu olarak acımızın tarifi imkansız. Hepsi birbirinden kıymetli bilim ve meslek insanları hocalarımızı, arkadaşlarımızı bir kez daha anıyor, dergimize ve mimarlık ortamına katkıları düşünüldüğünde adlarını yaşatmak sorumluluğunu buradan da ifade etmek istiyoruz.

Önümüzdeki sayımız Türkiye’den yapı ve yerleşimlerin UNESCO Dünya Mirası listesine kabul edilişinin 40.yıl dönümüne karşılık geliyor. Konunun uzmanlarından kırk yıllık sürecin değerlendirmesini içermeyi hedeflediğimiz dergimize her türlü görüş, eleştiri ve değerlendirmelerinizi iletebileceğinizi yineleyelim.