443
MAYIS-AĞUSTOS 2025
 

MİMARLIK'tan

İNGİLİZCE ÖZET / ENGLISH SUMMARY

MİMARLIK DÜNYASINDAN

  • Giriş
    Dosya Editörleri: Nurbin PAKER, Ayşen CİRAVOĞLU

  • Soruşturma
    Dürrin Süer, Burak Altınışık, Gülsün Tanyeli, Hasan Şener, Kerem Erginöz, Hüseyin Kahvecioğlu, Mert Uslu, Semra Uygur, İbrahim Canbulat

  • Kıyı ile Kent Arasında: İzQ İnovasyon Merkezi
    İpek Akpınar, Prof. Dr., İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Mimarlık Bölümü; Aysu Gürman, Arş. Gör., Yaşar Üniversitesi Mimarlık Bölümü; Doktora Adayı, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Mimarlık Bölümü

XIX. ULUSAL MİMARLIK SERGİSİ VE ÖDÜLLERİ

YAYINLAR

  • Antalya Arkeoloji Müzesi (1972)
    Hilal Tuğba Örmecioğlu, Prof. Dr., Akdeniz Üniversitesi Mimarlık Bölümü; Aslı Er Akan, Prof. Dr., Çankaya Üniversitesi Mimarlık Bölümü

MİMARLIK GÜNDEM



KÜNYE
ETKİNLİK

Bir Koruma Kültürünün İzinde: Prof. Dr. Cevat Erder Anısına 8. Ulusal Mimari Koruma Proje ve Uygulamaları Sempozyumu

Saruhan Korkmaz, Arş. Gör., Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Mimarlık, Güzel Sanatlar ve Tasarım Bölümü

TMMOB Mimarlar Odası Genel Merkezi’nin koordinasyonu, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nin katkıları ve Maltepe Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde sekizincisi düzenlenen Ulusal Mimari Koruma Proje ve Uygulamaları Sempozyumu 23-24 Mayıs tarihlerinde İstanbul’da gerçekleşti. Yazar, iki günlük etkinlikten detayları paylaşıyor ve konuşmalarda vurgulanan noktaları aktarıyor.

Ulusal Mimari Koruma Proje ve Uygulamaları Sempozyumu’nun sekizincisi, 23-24 Mayıs 2025 tarihleri arasında İstanbul’da düzenlendi (Resim 1).

Arkeolog ve koruma uzmanı Prof. Dr. Cevat Erder’in anısına armağan edilen sempozyum, TMMOB Mimarlar Odası Genel Merkezi’nin koordinasyonu, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nin katkıları ve Maltepe Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde, Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi (Resim 2). Mimari koruma alanında ülkemizin çeşitli kentlerinde üretilen 19 proje ve uygulama, 2 gün boyunca 6 oturum halinde sunulurken söz konusu çalışmalara yönelik bir poster sergisi de katılımcıların ilgisine sunuldu (Resim 3).

Sempozyumun ilk günü, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Anadolu 2. Bölge Temsilciliği Yönetim Kurulu Başkanı Osman Güdü’nün açılış konuşmasıyla başladı. Sempozyumun kültürel mirasın korunması için gerçekleştirilen proje ve uygulama deneyimlerinin tüm paydaşlarla birlikte tartışılmasına zemin hazırladığını belirten Güdü, ayrıca koruma bilincinin sosyal ve politik boyutuna dikkat çekti.

Açılış konuşmaları TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Başkanı Alper Ünlü, TMMOB Mimarlar Odası Genel Başkanı Zeynep Eres Özdoğan ve İstanbul Maltepe Belediye Başkan Yardımcısı İsmail Hakkı Bulut’un konuşmalarıyla devam etti. Ünlü, mimari koruma olgusunun uzun bir dönemi olduğuna dikkat çekerek bu sempozyumların gelecek stratejiler için önemli olduğunu dile getirdi. Eres Özdoğan, TMMOB Mimarlar Odası’nın ülke topraklarının tarihiyle, kültürüyle ve doğasıyla korunması için topyekûn mücadele ettiğini belirterek, kentsel ve kırsal alanların devamlılığı için çalışma programlarından bahsetti. Korumada kolektif belleğin önemine dikkat çeken Bulut, korumanın çoğu zaman yapısal bütünlükle anılmasına rağmen aslında anlamı, belleği, ortak yaşamı barındıran çok katmanlı bir yapısı olduğunu belirtti.

Konuşmalar Prof. Dr. Cevat Erder’in kardeşi Ferhan Taylan Erder, Prof. Dr. Güliz Bilgin Altınöz ve Prof. Dr. Zeynep Ahunbay’ın anlatımları ile devam etti (Resim 4). Taylan, yaşadıkları anılar üzerinden Erder’in kişiliği hakkında bilgilendirmeler yaptı. Arkeolog olarak kazıdan çıkarılan eserlerin yeterince korunmadığını düşündüğü için Erder’in koruma alanına yöneldiğini belirtti. Kendisinin de bir zamanlar öğrencisi olduğunu ifade eden Altınöz, “Bir Yaşam, Bir Ekol, Bir Anıt” başlıklı sunumu ile Erder’in eğitimci yönüne kendi deneyimleriyle dikkat çekti. Altınöz, koruma kuramı ve eğitiminde öncü olarak nitelendirdiği Erder’in “Önce kendinizi belgeleyin, sonra ne yapmak istediğinizi anlarsınız.” sözüne dikkat çekti. ICCROM’un 50. yıl kitabında Erder’in ‘a network of people’ olarak ifade edildiğini ve uzmanlar, kurumlar, bölgeler ve ülkeler arasında bağlayıcı rolü olduğunu dile getirdi. “Prof. Dr. Cevat Erder ve Tarihi Çevre Kaygısı” başlıklı sunumu ile Ahunbay, Erder’in Mostar Köprüsü’nün rekonstrüksiyonu projesinde bilim kurulunda aldığı görevi, ICOMOS’ta aldığı görevleri, ülkemizin Dünya Mirası Listesi’nde yer alan alanların adaylık süreçlerinde ve korunması aşamalarında aldığı aktif görevleri ve çalışmaları dinleyiciler ile paylaştı.

Şubat 2023’teki depremlerin yıkıcı etkilerinin hala hissedildiği günümüzde deprem ve kültür varlıklarının korunması ilişkisine mühendislik yönünden bir bakış açısı sunan Prof. Dr. Alper İlki “Lefkoşa Selimiye (Ayasofya) Camisi Restorasyonu Sürecinde Yapı ve Deprem Mühendisliği Çalışmaları” başlıklı tematik sunuşu ile deprem etkilerini yapı mühendisliği açısından değerlendirerek proje ve uygulama aşamalarını aktardı. Ayrıca uluslararası sözleşmelere ek olarak tarihi yapılar için yönetmelik ve standartlar konusunda dinleyicileri bilgilendirdi.

Prof. Dr. Cevat Erder’in korumacı yönünü ön plana çıkaran konuşmalar ve tematik sunuşun izlediği açılış bölümü sonrasında, Prof. Dr. Emel Kayın’ın yönettiği “Deprem Bölgesinde Mimari Koruma Çalışmaları” adlı oturumda, ilk sunum “Antakya’da Depremden Zarar Gören Yapıların Restorasyonu” başlığıyla Ali Emrah Ünlü tarafından yapıldı (Resim 5). Projelerde analojik çalışmaların, eski fotoğrafların ve duvar izlerinin belirtildiği kalıntı rölövelerinin önemine dikkat çeken Ünlü, rekonstrüksiyon çalışmalarında yapının özgün haline uygun hareket edilmesi gerektiğini ifade etti. “Hatay İli Antakya Ulucami Projeleri ve Malzeme Analizi” başlıklı sunum, oturumun ikinci konuşması olarak Dr. Feyza Aksoy ve Dr. Şule Ayengin Örteş tarafından gerçekleştirildi. Aksoy ve Örteş, deprem bölgesindeki çalışmalarda yapı ile ilgili bilgilerin toplanması, yıkıntı rölöveleri, zemin etüt çalışmaları, deprem analizleri, katalog çalışmaları, kalıntı rölöveleri ve malzeme analizlerinin öneminden bahsetti. Oturumun üçüncü ve son sunuşunda Halime Nilgün Şener “Malatya Hükümet Konağı” başlıklı sunumunu paylaştı. 6 Şubat depremlerinde yıkılmayan yapıda ağır hasarlar olduğunu belirten Şener, yapılan müdahalelerde kontur, gabari ve malzemede değişiklik olmadığını ifade ederken, yapıya ikinci bodrum katının eklendiğini, belirli noktalarda malzeme değişikliği ve mekânsal organizasyonda yenilemeler yapıldığını belirtti.

Erol Doğan’ın başkanlığında gerçekleştirilen “İstanbul’da Ahşap Yapı Koruma Proje ve Uygulamaları” adlı ikinci oturumda, “100 Yıl Sonra Konuttan Mimarlar Odası Temsilciliğine: İstanbul Büyükkent Şubesi Anadolu İl Büyükkent Bölge Temsilcilik Yapısı” başlıklı sunuş, Özge Çabuk Arslandoğmuş tarafından yapıldı (Resim 6). 2011’de TMMOB Mimarlar Odası tarafından satın alınan konutun restorasyon sürecindeki deneyimlerini paylaşan Arslandoğmuş, yapının orijinal planına sadık kalınarak restorasyonun gerçekleştirildiğini ifade etti. Şenay Kahramanoğlu, oturumun ikinci sunumunda “Bebek Kavafyan Konağı” başlıklı çalışmasını izleyicilerle paylaştı. 1751’de inşa edilen konağın İstanbul’da ayakta kalan en eski ahşap konaklardan biri olduğunu dile getiren Kahramanoğlu, yapının tüm plan özelliklerinin orijinaline uygun olarak korunduğunu belirtti. İkinci oturumun son sunuşu, Ayşe Güngör tarafından “Arnavutköy Halet Çambel-Nail Çakırhan Yalısı” başlıklı sunumla gerçekleştirildi. Günümüzde Boğaziçi Üniversitesi’ne tahsis edilen yapıda yaşanmışlıkların korunması ve yapının ruhunun kavranmasına dikkat çeken Güngör, arşiv ve literatür çalışmalarını, fotografik belgelemeleri, taşıyıcı sistem raporlarını ve projelerini, malzeme, konservasyon raporlarını, yangın güvenlik çalışmalarını, ağaç rölövelerini, harita çalışmalarını ve zemin etütlerini izleyicilerle paylaştı.

“Anıt Yapılarda Mimari Koruma Proje ve Uygulamaları” adlı oturum, Doç. Dr. Hale Kozlu’nun yönetiminde başladı; oturumun ilk konuşmacıları Gülgün Kabaoğlu ve Cengiz Kabaoğlu, “Zeyrek Çinili Hamam” başlıklı sunumlarını gerçekleştirdi (Resim 7). Banisi Barbaros Hayrettin Paşa ve mimarı Sinan olan Zeyrek’teki Çinili Hamam’da çinilerin büyük bir kısmının kayıp olduğunu yapıda toplam 37 farklı çini desenine ulaşılsa da hangi desenin yapının hangi bölümünde olduğunu tespit etmenin mümkün olmadığını ifade etti. Tamamlama yapılmadan mevcut çinilerin temizlenerek yerlerine konulduğu belirten Kabaoğlu, proje ve uygulamaların eş zamanlı olarak gerçekleştirildiğini paylaştı. Murat Emre Şaşmaz, oturumun ikinci konuşmacısı olarak “Beçin Kalesi Kızılhan Rölöve Restitüsyon ve Restorasyon Projeleri Hazırlama İşi” başlıklı sunumunu izleyicilerle paylaştı. İlk günün son sunuşu, Gülzade Merve İnce’nin “Mardin Deyrulzafaran Manastırı” başlıklı sunumu oldu. 1979 yılında tescil edilen yapının çok katmanlı karakterini dinleyiciye aktaran İnce, yapıyı altı farklı dönemde ele aldıklarını ve dönemleri farklı ifade ederek katmanları okunabilir hale getirdiklerini aktardı.

İkinci gün programında yer alan ve Elif Çelik Arısal’ın yönettiği “Konut Yapılarında Mimari Koruma Proje ve Uygulamaları” başlıklı dördüncü oturum (Resim 8), Zeynep Günseli Özşahin’in “Diyarbakır İli, Sur İlçesi, Savaş Mahallesi, 20144 Ada 2-3 Parsel Uygulamaları” konulu sunumuyla açıldı. Özşahin, yürüttüğü çalışmayı tarihi dokuda gerçekleştirilen bir grup çalışması olarak tanımladı; bu bağlamda, tarihî çevre içerisinde hasar görmüş yapılara nasıl yaklaşılması gerektiğine dair ilkeleri ortaya koydu. Oturumun ikinci konuşmacısı olarak Vedat Ağca, “Ankara İli, Çamlıdere İlçesi, 754 Ada 6 Parsel” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Anadolu kırsal mimarlığının karakteristik özelliklerini anlatan Ağca, sivil mimari örnekleri üzerinden yürütülen tipoloji çalışmalarını, rölöve ve restorasyon projelerini katılımcılara sundu. “Ağırnas 15474 Ada 1-2-3 Parsellerde Yer Alan İki Kâgir Konutun Restorasyon Projesi” konulu sunum, oturumun üçüncü bildirisi olarak Nisa Temiz, Bahar Elagöz ve Timur İrem Bazı tarafından sunuldu. Üçüncü derece arkeolojik sit alanı içerisinde yer alan 1955 ve 1956 yıllarına tarihlenen yapıların rölöve çalışmalarında klasik ve teknolojik yöntemlerin birlikte kullanıldığını ifade eden Semiz, alanın çok katmanlı kimliğinden dolayı restitüsyon çalışmalarının zorlu geçtiğini belirterek, restorasyon projesini ve müdahale yöntemlerini paylaştı. Müge Alsancak Fırtına, oturumun kapanış sunumunda “Adana Şener Şen Evi Mimari Koruma Projesi ve Uygulaması” başlıklı çalışmasını sundu. Yapının bulunduğu sokağın halk arasında “Sinema Sokağı” olarak adlandırıldığını aktaran Fırtına, sokağın kolektif bellekteki önemine vurgu yaparak, sokağa yönelik rehabilitasyon önerilerinin belediye ile paylaşıldığına dikkat çekti.

Faruk Soydemir’in moderatörlüğünü üstlendiği “Konut Yapılarında Mimari Koruma Uygulamaları” temalı beşinci oturum (Resim 9), Kerim Çınar’ın “Konya / Akşehir Takkasızlar Konağı” başlıklı sunumuyla başladı. Çınar, Akşehir’in sivil mimari örnekleri bakımından zengin yapısına dikkat çekerek geleneksel Osmanlı konut tipolojisini yansıtan Takkasızlar Konağı’nı zengin dokunun bir parçası olarak tanıttı. Belediye tarafından satın alınan yapının rölöve ve restorasyon projelerini dinleyiciyle paylaşan Çınar, yapının butik otel olarak değerlendirildiğini ve bu çalışmanın çevredeki diğer yapılar için ilham kaynağı olduğunu belirtti. “122 Envanter No’lu Konak Restorasyon Proje ve Uygulama Süreci” başlıklı sunum, oturumun ikinci bildirisi olarak Bora Işık ve Işıl Kurt tarafından gerçekleştirildi. Orta sofalı plan tipolojisi ile inşa edilen konağın, kullanıma bağlı ve zemin hareketlerinden kaynaklı olarak plan şeması ve strüktürel yapısında zamanla bozulmalar olduğunu ifade eden Işık, restitüsyon çalışması ile yapının özgün durumunu ortaya koyduklarını ve restorasyon sürecinde hem yapının kendi tarihsel - mimari değerlerini korumak hem de dönemin mimari anlayışını kent belleğine yeniden kazandırmak amacıyla bir yaklaşım sergilediklerini dinleyiciye aktardı. Oturumun üçüncü sunumu, Cengiz Dikici tarafından “Balıkesir Ekinel Evi” başlığıyla sunuldu. Yapının mülkiyetinin Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’ne ait olduğunu ifade eden Dikici, çevredeki diğer yapılarla tipolojik açıdan karşılaştırmalı analizler yapıldığını ve restorasyon projesi hazırlanırken restitüsyon projesinin temel alındığını aktardı.

Sempozyumun altıncı ve son oturumu, Rahmi Dede’nin moderatörlüğünde “Sergilemeye Yönelik Proje ve Uygulamalar” başlığıyla gerçekleştirildi (Resim 10). Oturumun açılış konuşmasını Şevval Çapkın, “Balıkesir Liseli Keşşaflar Müzesi Restorasyon ve Teşhir Tanzim Uygulama İşi” başlıklı sunumla yaptı. Yapının Çanakkale Cephesi’nde savaşan Balıkesir Liseli izciler (keşşaflar) üzerine bir müze olarak değerlendirildiğini ifade eden Çapkın, modern sunum tekniklerinin kullanıldığı çağdaş bir sergileme deneyimi sunan yapıda, güncel kullanım ihtiyaçları ile mevcut yapının onarımının bütüncül yaklaşımla değerlendirildiğini dinleyiciye aktardı. “Aizonai Antik Kenti Çevresinde Yer Alan Hediyelik Eşya, Tekstil Atölyeleri ve Yöresel Ürün Pazarına Ait Yapıların Restorasyonu” başlıklı sunum, oturumun ikinci konuşması olarak Dilara Zeğerek tarafından gerçekleştirildi. Aizonai Antik Kenti sınırları içinde yer alan ve tescilli sivil mimarlık örneği olan üç adet geleneksel yapının koruma ve yeniden işlevlendirme süreçlerini kapsayan projede Zeğerek, yerel ustalarla iş birliği yapıldığını, yöresel malzemeler kullanıldığını ve güncel sorunlara çağdaş çözümlerle yanıt verildiğini ifade etti. “Kayaköy Taxiarhis Kilisesi: Koruma ve Restorasyon Projesi” başlıklı sunum, sempozyumun kapanış konuşması olarak Eylem Aydoğdu tarafından yapıldı. Çağdaş yöntemler kullanılarak kapsamlı görsel ve mekânsal analizler yapıldığını ve elde edilen verilerden rölövelerin hazırlandığını dile getiren Aydoğdu, tipolojik ve karşılaştırmalı analizler ışığında müdahale kararlarını geliştirdiğini belirterek, dondurma yöntemine dayalı bir müdahale yöntemini tercih ettiğini gerekçeleri ile açıkladı.

Sempozyumun sonunda Doç. Dr. Koray Güler moderatörlüğünde “Korumanın Yasal ve Kuramsal Örgütlenmesinde Güncel Tartışmalar” başlıklı forum düzenlendi (Resim 11). Güler, dinleyicilere söz hakkı vermeden önce deprem etkilerinin kültür varlıkları üzerinden okumasını ilk oturuma da referanslar vererek gerçekleştirdi ve yasal mevzuatımızdaki eksiklik ve esnekliklere değindi.

Güler, forumun devamında sunuşlara yönelik fikir ve sorular için dinleyicilere söz vererek kolektif bir tartışma ortamı yarattı. Bu bölümde;

- Sempozyumlarda yapılan sunuşlara yönelik Mimarlar Odası bünyesinde dijital ve yazılı arşiv gerekliliği belirtildi.

- Koruma ve kullanım ilişkisi sorgulandı ve “Restore etmek mi, yaşatmak mı?” sorusu tartışmaya açıldı.

- Koruma kurullarındaki ve mevzuattaki sorunlara değinildi. Korumada halkın bilinçlendirilmesi ve ikna edilmesi sürecinin gerekliliği ifade edildi. Bu durumun en önemli bileşeni olarak eğitim gösterildi.

- Korumanın toplumsallaşması ve her türlü ayrımdan kültür varlıklarının uzaklaştırılması gerekliliği vurgulandı.

- Yüzyıllar boyunca deneme - yanılma yoluyla elde edilen birikimi barındıran geleneksel bilginin unutulması ve günümüzdeki kullanım durumu tartışmaya açıldı.

- Doğa ve yapılaşma dengesi güncel konut mimarisi üzerinden değerlendirilerek, kırsal mimarinin doğayla ilişkisi ve barındırdığı fırsatlara dikkat çekildi.

Sempozyumun sonuç bildirgesinin üzerinde çalışılarak kamuoyuyla paylaşılacağı belirtilerek etkinlik sonlandırıldı.

* Fotoğraflar 23-24 Mayıs 2025 tarihlerinde Saruhan Korkmaz tarafından çekilmiştir.

***

Prof. Dr. Cevat Erder Anısına 8. Ulusal Mimari Koruma Proje ve Uygulamaları Sempozyumu Sonuç Bildirgesi:

19 Haziran 2025

ÜLKEMİZİN KÜLTÜR VARLIKLARININ KORUNMASI ve YAŞATILMASI İÇİN AÇIK ÇAĞRI

TMMOB Mimarlar Odası ülkemizin tüm kültür varlıklarının, tarihi kentsel ve kırsal çevrelerinin korunması için kararlı mücadelesini sürdürecektir. 1983 yılında çıkartılan 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu dönemi için oldukça gelişkin bir yasa olmakla birlikte, 42 yıllık süreçte pek çok ek madde ve düzenlemeye karşın günümüzün çağdaş koruma yaklaşımını sağlamakta yetersiz kalmaktadır.

Ülkemizin kentten, köye, kıra, meraya, ormana tüm coğrafyasında şiddetli bir kültür ve doğa talanı yaşanmaktadır. Madencilik, baraj, sulama göleti, termik santral, rüzgar elektrik santrali (RES), otoyol, demiryolu gibi doğaya kalıcı ve büyük etki oluşturan projeler, ya ilgili makamlarca Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporuna gerek görülmeden, ya da niteliksiz raporlarla hızla uygulamaya sokulmaktadır. Ülke ekonomisine katma değer oluşturması beklenen bu büyük bayındırlık projeleri öncesinde gerekli ve yeterli bilimsel araştırma yapılmaması, projelerin kültür ve doğa varlıklarına yönelik olası tehditler ortaya konulmadan hazırlanması ve uygulanması, ülkemiz topraklarını kimliksiz, tanımsız, kültürsüz bir talan coğrafyasına dönüştürmektedir.

Oysa Türkiye’nin de üyesi bulunduğu Avrupa Konseyi, 1995 yılında tüm üye ülkelerin belirlenen uluslararası standartlara uygun şekilde “Ulusal Kültür Envanteri”ni tamamlaması gerektiğini tavsiye ederken; kültür varlıklarının bizi birey ve toplum olarak biçimlendiren tarihin vazgeçilmez kanıtları olduğunu belirtmiştir. Bir kültür varlığı ister çok uzak geçmişten, ister çok yakın dönemden bugüne ulaşmış olsun, bizim nasıl şu anda burada, bu koşullarda bulunduğumuzu açıklar. Bu varlıkların korunması ve yaşatılması bir ulusun, bölgenin, ya da yerel kimliğin özgünlüğünü ve farklılığını ortaya koymaktadır. Ancak kültür varlıkları kırılgan bir mirastır ve bu varlıkların anlaşılması ve korunması, “özgürlüğün” korunması gibi sonsuz bir duyarlılık gerektirmektedir.

Bir ülkenin sahip olduğu tüm arkeolojik ve mimarlık mirasının kayıt altına alınarak “Ulusal Kültür Envanteri”nin oluşturulması kültür varlıklarının korunmasında ilk adımı oluşturur. Bu nedenle Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası’nın günümüz koşullarına uygun kapsayıcı ve bütünlüklü korumayı sağlayacak düzeye getirilmesi zorunludur.

Bunun için tescil bağlamında;

• Yasada belirlenen ve ilgili yönetmeliklerle açıklanan “tescil” kavramının içeriğinin ve anlamının geliştirilmesi gerekir; bir yapının ya da yapılı çevrenin “kültür varlığı” ya da “sit” olarak tanımlanmasına yönelik ölçütler günümüzde evrensel ölçekte kabul gören kültür varlığı tanımına uygun olarak ve ülkemizin kendine özgü değerlerini gözeterek geliştirilmelidir.

• Bu kapsamda Cumhuriyet dönemi mimarlık mirası ve kırsal mimarlık mirası da zaman ölçeğinden bağımsız kendine özgü değerleri tanımlanarak rahatlıkla tescil edilebilir duruma getirilmelidir.

• Sit alanı türleri geliştirilerek, kırsal yerleşimler “kırsal sit” olarak tanımlanıp, tescil edilmelidir.

• Türkiye’nin en kırılgan miras konusu olan kırsal mimarlık mirasının tescillenerek, korunması ve yaşatılması için bu mirası tek yapı ve sit ölçeğinde korumayı teşvik edici, kolaylaştırıcı bütüncül politikalar oluşturulmalıdır.

• Yasaya “kültürel peyzaj” terimi ve tescili girmeli, böylelikle kültürel ve onunla ilişkili doğal çevrenin bütünlüklü olarak korunması sağlanmalıdır.

• Arkeolojik alanların korunması için Türkiye’nin de 1999 yılında imza atarak mevzuatına aldığı Arkeolojik Mirasın Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi her koşulda uygulanmalı; tüm bayındırlık projeleri öncesinde yalnız tescilli arkeolojik alanlara yönelik bir raporlama ile yetinilmemeli, inşaat sahası olması planlanan tüm araziler için arkeolojik araştırma yapılarak gerekli yerlerde tescil uygulamaları gerçekleştirilmelidir.

Tarihi yapılar ve yerleşimler, ancak evrensel koruma ilkeleri çerçevesinde, özgün nitelikleri gözetilerek korunabilirse “kültür varlığı değer”lerini sürdürebilirler. Bu nedenle kültür varlıklarının korunmasında ikinci adımı koruma, onarım ve restorasyon işlerinin bilimsel ölçütler çerçevesinde, nitelikli şekilde gerçekleştirilmesi oluşturur. Ülkemizde son yıllarda çok sayıda restorasyon işi yapılmakla birlikte, pek çok uygulama gerek kuramsal yaklaşım olarak gerek restorasyon proje ve uygulama kalitesi açısından sorunludur.

Bunun için eğitim alanında;

• Restorasyon alanında yüksek lisans eğitimi özendirilerek, koruma alanında uzmanlaşmış mimar sayısı artırılmadır.

• Restorasyon alanında çalışacak usta yetiştirmeye yönelik sertifikalı eğitim programları geliştirilmelidir.

Bunun için kurumlar bağlamında;

• Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurullarının ve Yüksek Kurul’un yapısı yeniden düzenlenmelidir. Koruma kurulları;

• Özerk olmalı

• Üyeleri temel koruma eğitimi almış olmalı

• Tüm kurul kararları yayınlanmalı, toplum tarafından ulaşılır olmalı

• Ülke sathında sistematik olarak mimari ve arkeolojik kültür varlığı taraması yapılarak “Türkiye Ulusal Kültür Envanteri” oluşturulmalı; gerekli tesciller yapılmalıdır.

Koruma Bölge Kurullarının gündemleri ilgili Mimarlar Odası şubeleri ile paylaşılmalı ve meslek odamızın belirleyeceği temsilcilerin toplantılara gözlemci üye olarak katılması sağlanmalıdır.

• Koruma Uygulama ve Denetim Büroları’nın (KUDEB) geliştirilerek ve yetkisi arttırılarak, yerelde hızlı müdahale edebilmesi ve tarihi yapıların korunmasının sağlanması gerekir.

Özellikle şahıs mülkü olan tarihi yapıların ekonomik nedenlerle bakım, onarım ve restorasyon işlerinin gerçekleştirilememesi, tarihi çevrelerde büyük kayıplara neden olmaktadır. KUDEB’lerin uzman desteği vererek ve ekonomik katkı oluşturarak yurttaşların yapılarının korunması ve yaşatılmasına yardımcı olması gerekir.

Bunun için;

• Özellikle ilçe belediyeleri bünyesinde KUDEB’lerin kurulması teşvik edilerek tarihi yapı sahiplerine yerelde hızla destek olunması sağlanmalıdır.

TMMOB Mimarlar Odası kültür ve doğa varlıklarının saptanması ve korunması konusunda mimarların ve duyarlı kesimlerin farkındalığının geliştirilmesi için kurulduğu günden bu yana 70 yıldır sürdürdüğü çalışmalarına devam edecek; korumanın tüm aktör ve paydaşlarının kararlarının ve uygulamalarının takipçisi olacaktır.

TMMOB MİMARLAR ODASI

MERKEZ YÖNETİM KURULU

Bu icerik 14 defa görüntülenmiştir.