YAYIN DEĞERLENDİRME
Çizgilerle Anlatılan Bir Yaşam Serüveni: Resimlerimle Yaşadıklarım 1-2-3, Kadri Kalaycıoğlu Kitap Serisine Toplu Bir Bakış
Seçil Özcan Geylani
Özellikle 1950’li ve 1960’lı yıllarda Ankara’da Vedat Yalçınkaya ile birlikte sürdürdükleri ortaklıkları bünyesinde önemli projelere imza atmış Kadri Kalaycıoğlu (1927-), 2018 - 2022 yılları arasında Resimlerimle Yaşadıklarım 1-2-3 isimli kitaplarıyla mimarlık eğitimi ve sonrasında şekillenen üretken meslek hayatını, içinde yaşadığı ülkenin mimarlık ve şehircilik bağlamındaki kırılma noktalarını gündelik yaşamda dikkati çeken değişimler eşliğinde ele alıyor. Hafızasında yer etmiş tüm detayları, anlatılarını destekleyen resimleriyle kitaplaştırıyor. Yazar, her üç kitabın da yazarın anlatılarının, özgün resimler ile desteklendiği yeni bir yazım ve görsel anlatım diline sahip olmaları nedeniyle, mimarlık ortamı açısından oldukça önemli bir yere sahip olduğunun altını çiziyor.
Ankara’da, 2018 yılı Şubat ayının soğuk, ancak güneşin varlığını göstermekte kente oldukça bonkör davrandığı bir kış gününün öğleden sonrası. Sevgili Cem Dedekargınoğlu ile, yürütücülüğünü Prof. Dr. T. Elvan Altan, Prof. Dr. Nuray Bayraktar ve Doç. Dr. Umut Şumnu’nun yaptığı, içerisinde farklı bölüm ve üniversitelerden araştırmacıların görev aldığı çalışma grubu ile sürdürülmüş olan Ankara’da İz Bırakan Mimarlar projesinin
[1], “Kadri Kalaycıoğlu - Vedat Yalçınkaya” panelinin gerçekleştirilmesi için yapılan ön hazırlıklar kapsamında, Yüksek Müh. Mimar Kadri Kalaycıoğlu’nun Ankara Çankaya’da bulunan evinin kapısını çalıyoruz. Henüz, bu ve takip eden ziyaretlerimiz ile temaslarımızın, benim için bir akademik çalışmanın ötesine geçerek, farklı yönleriyle üzerinde düşünmemi sağlayacak bir yaşam deneyimini izlememe vesile olacaklarından habersizim. O gün, kapının açılmasıyla birlikte içeri davet edilirken, apartman boşluğunun loşluğundan ayrılıp dışardaki güneşin nazikçe aydınlattığı yaşama alanına çekiliyoruz. Sonraları birkaç kere daha bulunacağım bu alanın her bir köşesinin incelikli olarak “tasarlanmış” olması ile birlikte, kapı önündeki meraklı karşılamanın, henüz adını koyamasam da tesadüfi olmayan titiz ve dikkatli bir yaşama pratiğinin geneline ait olan bazı izler olduğunu ise daha sonra anlayacağım.
Şubat ve Mart aylarında gerçekleştirdiğimiz iki ayrı röportaj, adı geçen panel için
[2] bir arşiv araştırması niteliği taşıyacak olması nedeniyle bizler için önemli. Nitekim hem Kadri Kalaycıoğlu ile yapılan görüşmelerde özellikle mimari üretimleri konusunda kendisinden edinilen bilgiler hem de panelin bir diğer aktörü olan ve 2020 yılında aramızdan ayrılan, Yüksek Müh. Mimar Vedat Yalçınkaya ile sonrasında yapılan görüşmelerde varılan bulgular neticesinde, 1953-1977 yılları arasında sürdürdükleri ortaklıkları ve hayata geçirdikleri projeler hakkında fazlasıyla bilgi ve belge ediniyoruz (
Resim 1, 2). Bu envanter hem panele hazırlık hem de panel sonrasında devam eden e-kitap çalışması için önemli bir zeminin oluşturulmasına da aracı oluyor (
Resim 3).
Kalaycıoğlu ile bu dönemde yaptığımız söz konusu iki görüşmenin, her birimizde merak uyandıran heyecan verici bir yönü daha var. Bilhassa ikinci görüşmemizde daha detaylıca değindiği üzere, kendisinin bir süredir resimlerini de yaptığı bir kitap projesi olduğunu bu görüşmelerde öğreniyoruz. “Resimlerimle Yaşadıklarım” adını vereceği bu proje, kendi hayatının önemli bulduğu çeşitli zamansal periyotlarına eğilen ve bu odağı, yaşarken tanık olduğu Türkiye’nin çeşitli sosyal, ekonomik ve gündelik yaşamına ilişkin paralellikleriyle birlikte aktarmayı amaç edinen yayınlar olarak ilk defa 2018 yılında kitaplaştırılıyor (
Resim 4).
Resimlerimle Yaşadıklarım 1 (1933-1945) adlı bu ilk kitap, 2018 yılında Gülbende Kural Ulusoy editörlüğünde yayınlanıyor. Kalaycıoğlu, ilk kitabına dair kaleme aldığı önsözde bu niyetini şöyle açıklıyor:
Bir gün radyodan 10. Yıl Marşı’nı dinliyordum. Aklıma, 1933 yılının Bayram anıları geldi. Bir an ‘–Ben bunları kitaplaştırabilir miyim?’ diye düşünmeye başladım ve düşündükçe çoğu anımın hâlâ belleğimde var olduğunu hissettim. O zaman, o günlere ait elimde mevcut olmayan belge, eşya ve olayların fotoğraflarını, resim olarak çizebileceğim fikrini benimsemeye başladım. (…) İşte elinizdeki bu kitabın, yaşamımın bir bölümündeki anılarımı ifadesini yansıtmasına olduğu kadar, Cumhuriyet döneminin ilk yıllarındaki Ankaralıların hayatını, Cumhuriyet kazanımlarının ve ilklerinin neler olduğunu belirttiğim bir belgesel niteliği taşımasına da özen gösterdim.
[3]
Yazarın doğup ilk gençlik yıllarını geçirdiği Ankara, bir kent olarak, ilk kitabın baş aktörü olarak dikkati çekiyor. Cumhuriyet’in ilk yıllarına denk gelen çocukluk ve gençlik yılları aracılığıyla; Ankara’nın geleneksel evleri ve mimari düzeni, bayram yerleri, Cumhuriyet Bayramı kutlamaları ve şehrin sokaklarının / kentlilerin buna hazırlanışları, Ankara’daki bağ evi kültürü, şehrin Cumhuriyet devrimleri neticesinde yavaş yavaş modern mimarinin ilk örneklerinin sergileneceği bir başkente dönüşmesi süreci, kentteki yapılaşma ve mevcut ulaşım örüntüsü, kentin gündelik ve kültürel yaşamına getirilen yenilikler ile Kalaycıoğlu, mimari kültürü de içine alan bir 1930’lar panoramasını resimleriyle destekleyerek okuyucuya sunuyor (
Resim 5, 6). İlk kitap aynı zamanda, yazarın bir dönem babasının tayini dolayısıyla taşındıkları İzmit’i de içine alıyor ve bu sayede dönemin bir Anadolu kenti ile başkent Ankara arasında karşılaştırmalı bir gözlem yapılmasına olanak tanıyor. Kitabın son bölümü 1940’lara uzanırken, İkinci Dünya Savaşı’nın ayak seslerinin duyulması ve bu durumun toplumsal ve gündelik yaşantıya getirdiği zorunlu hâlleri, doğrudan deneyimlemiş birinin gözünden anlaşılmasını sağlıyor. Böylece eski Ankara’nın geleneksel konutlarından birinde dünyaya gelmiş yazarın hayatı; kale eteğinin dar sokaklarında devam eden çocukluğu, farklı kentlerdeki yaşantısı ve İstanbul Teknik Üniversitesi’ndeki öğrenciliğine başladığı yıllara uzanan bir zaman diliminde izlenebiliyor.
Aynı önsözde kitap projesini açıklarken söz konusu bu ilk kitaba ilaveten 1945 sonrasında edindiği kültürel birikimi ikinci kitabında aktarmayı hedefleyeceğinin altını çizen yazarın, bu niyetini doğrulayacak biçimde
Resimlerimle Yaşadıklarım 2 (1945-1995) adını verdiği ikinci kitabı takip eden 2019 yılında yine Gülbende Kuray Ulusoy editörlüğünde yayınlanıyor. Bu kez Kalaycıoğlu’nun, lise bitirme sınavlarının ardından, üniversiteye giriş serüvenini, eğitimini ve devamındaki çalışma yaşamını merceğine alan bir anlatıya odaklandığı görülüyor. Tüm bu anlatıyı bu kez suluboya resimlerle detaylandırarak destekliyor ve hem lisans öğrenim yılları hem de mesleki yaşantısında önemli bulduğu deneyimleri paylaşırken, okuyucunun yirminci yüzyılın ikinci yarısında Türkiye’deki mimarlık ortamına ilişkin ipuçlarını farklı boyutlarıyla kavraması mümkün oluyor. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından ortaya çıkan tabloda Ankara ve Ankara’daki yeni yaşantı biçimleri, gündelik hayata dahil olan yeni malzemeler, araçlar, materyaller ve mobilyalar da ele alınarak dönemin detaylı bir çerçevesi çiziliyor, aynı dönemdeki mimari gelişim ve kentin kazandığı yeni sosyal yapı inceleniyor. Kalaycıoğlu’nun İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ne girişi, üniversite yaşamı ve eğitimi, zihninde yer etmiş temel anıların odağında okuyucuyla paylaşılıyor. Bu noktada Ankara’ya ek olarak dönemin İstanbul’u da kentsel yaşamdaki düzeni ile birlikte ortaya konulmaya çalışılıyor. Böylelikle okuyucu bu kez Ankara ve İstanbul karşılaştırması yaparak dönemi kavrıyor. Üniversitenin bitiminin ardından Ankara’ya dönüşü, hayat arkadaşı Ayla Hanım ile evliliği ve Ankara’da önce Bayındırlık Bakanlığı’nda sonrasında ise Yüksek Müh. Mimar Vedat Yalçınkaya ile başladıkları özel büro serüveni ikinci kitabın genelinde öne çıkan ana başlıkları oluyor. İkinci kitap, “Ankara’da iz bırakmış bir mimar” olmasını sağlayan Ankara Balin Otel ve Dedeman Oteli gibi dönemin bazı önemli projelerine değinmesi ve öğretim üyeliği deneyimi anlatısıyla son buluyor (
Resim 7, 8). Kalaycıoğlu’nun anlatısında öne çıkan ilginç detaylardan biri ise ilk olarak 1946 yılında Ankara Üniversitesi Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümüne kayıt yaptırmış olsa da çocukluğunda çizime olan merakının ve ilerleyen yaşlarda mimarlık mesleğine duyduğu tutkunun izlerini kaybetmemiş olması. Bu nedenle, takip eden yıl boyunca, yeniden denemek üzere ilkinde başaramadığını belirttiği İstanbul Teknik Üniversitesi sınavlarına hazırlanmaya başlıyor.
Kalaycıoğlu’nun yazmış olduğu son kitabı ise
Resimlerimle Yaşadıklarım 3: İTÜ’de Talebe Olmak (1946-1951) adıyla Gülbende Kuray Ulusoy editörlüğünde 2022 yılında yayınlanıyor. Kitap bu kez yazarın, İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ndeki eğitim yıllarına detaylı bir biçimde eğilmeyi amaç edinmiş bir içeriğe sahip. Yazar, yine suluboya resimlerinin eşliğinde İTÜ’de geçen yıllarına ve dönem İstanbul’unun kentsel yaşantısına değiniyor. Bu sayede okuyucu, 1940’lı yılların sonunda Türkiye’de verilen mimarlık eğitimini de Kalaycıoğlu’nun detaylı gözlemi ve aktarımı sayesinde yakın mercekten inceleme şansı buluyor: Kitapta; sınıf düzeni, kullanılan çizim malzemeleri, eğitim programı ve dersler, Paul Bonatz, Clemens Holzmeister gibi yabancı hocaların ve Mukbil Gökdoğan, Emin Onat, Lâmi Eser, Fuat Şarman, Nezih Eldem, Enver Tokay gibi Türk hocaların eğitime olan katkıları paylaşılırken; Kalaycıoğlu bu yılların hızla dönüşen İstanbul’unu da farklı şehircilik faaliyetleri bağlamında bir mimarlık öğrencisinin gözünden yorumluyor (
Resim 9, 10).
Kalaycıoğlu’nun sıklıkla vurguladığı dikkat çeken detaylardan biri almış olduğu ortaokul ve lise eğitiminin kendisini üniversitede alacağı eğitime hazır hâle getirebilmiş olması. Örneğin matematik bilgisi ya da çizim yapabilme becerisinin ortaöğretim süresince alanında yetkin eğitmenler tarafından kendisine kazandırıldığını ve bu sayede mimarlık eğitimi boyunca kendisini şanslı saydığını belirtiyor:
(Sonradan anlayacağımız gibi) resim yapmak, yapabilmek bir mimar için talebeliğinden itibaren son derece yardımcı bir meziyetti. Zira ileriki yıllarda bilhassa yabancı hocalar proje tashihlerini yaptıkları küçük perspektiflerle takviye ediyorlardı. Bu husus biz talebelerin, henüz plan, cephe vs. kısımlarının bitmiş hâlini görmesi, bizleri motive ettiği kadar hayal ettiği projelere de yeni katkılar sağlıyordu.
[4]
Bu yazıya konu kitaplarından anlaşılacağı üzere, Kalaycıoğlu’nun düşündüklerini ve hayal ettiklerini çizme ve çizerek kayda geçirme alışkanlığı hem eğitim hayatı hem mesleki hayatı boyunca hem de sonrasındaki gündelik yaşantısının bütününde devam etmiş oluyor. Bu değerlendirme yazısı için yaptığımız son görüşmede de Kalaycıoğlu, metinlerini eş zamanlı olarak yazarak ve çizdiği resimlerle oluşturduğunun altını çiziyor. Öte yandan, Kalaycıoğlu’nun bir yazar olarak pozisyonu da incelikli bir duruş sergiliyor. Yazar bu yaşam serüveninin birincil aktörü olması nedeniyle deneyimlerini ilk elden paylaşırken, diğer taraftan kimi zaman kendisini tamamen bir gözlemci olarak konumlandırmayı başarıp dönemi, onu izleyen bir tanık olarak okuyucuya aktarmayı başarıyor.
Resimlerimle Yaşadıklarım 1-2-3 kitap serisi, tüm bunların yanında bir mimarın içinde bulunduğu hayatın bütününden öğrenmesi gerekenleri ve bunu derin bir gözlem ve analiz yeteneği ile mesleki faaliyetlerine de yansıtması gerektiğini vurguluyor. Bu nedenle söz konusu yayınlar, hem geçmiş yüzyıla ait gündelik yaşam ile mimarlık ve şehircilik kültürü bağlamındaki kırılma noktalarını yakından inceleyebilmek açısından, hem de yeni kuşak mimar ve mimar adaylarına bir mimar figürün yaşamla kurması gereken güçlü ve dikkatli bağları yeniden hatırlatır nitelikte olması nedeniyle literatüre yeri doldurulamaz bir katkı sağlıyor.
*Yayınlar Hakkında Bilgiler:
Kadri Kalaycıoğlu, 2018,
Resimlerimle Yaşadıklarım 1 (1933-1945), Ürün Yayınları, Ankara. (238 sayfa)
Kadri Kalaycıoğlu, 2019,
Resimlerimle Yaşadıklarım 2 (1945-1995), Ürün Yayınları, Ankara. (135 sayfa)
Kadri Kalaycıoğlu, 2022,
Resimlerimle Yaşadıklarım 3 (1946-1951), Ürün Yayınları, Ankara. (118 sayfa)
NOTLAR
[1] “Ankara’da İz Bırakan Mimarlar” projesi, Başkent Üniversitesi ve Koç Üniversitesi Vehbi Koç Ankara Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (VEKAM) ortaklığıyla 2017 yılında gerçekleştirilmeye başlanmış olup, 2021 yılında tamamlanmıştır. Proje kapsamında; Ankara’da tasarladıkları konut, kamu ve sivil mimarlık yapıları ile özel bir önemi hak eden ancak haklarında yeterli araştırma / yayın yapılmamış olan mimarlara odaklanılmıştır. Proje sürecinde, belirlenen mimarlara ve yapılarına ilişkin araştırma / belgeleme yapılmış; yapılan çalışmalar düzenlenen panellerde sunulmuştur. Düzenlenen 14 panelin çıktıları ve proje bulguları, e-kitap olarak yayınlanmaya devam etmekte ve projenin web sayfasında eş zamanlı olarak paylaşılmaktadır. Detaylı bilgi için bakınız: https://www.ankaradaizbirakanmimarlar.com/
[2] Proje kapsamında 30 Mart 2018 tarihinde düzenlenmiş beşinci panel, Prof. Dr. T. Elvan Altan tarafından yönetilmiş olup, panelde Kadri Kalaycıoğlu ve Vedat Yalçınkaya onur konukları olarak ağırlanmış; Yrd. Doç. Dr. Bilge İmamoğlu, Cem Dedekargınoğlu, Öğr. Gör. Elif Öztürk Gül ve Öğr. Gör. Seçil Özcan ile Cem Dedekargınoğlu’nun konuşmaları ve sunumları ile panel tamamlanmıştır.
[3] Kalaycıoğlu, Kadri, 2018, “Önsöz”, Resimlerimle Yaşadıklarım 1 (1933-1945), (ed.) Gülbende Kural Ulusoy, Ürün Yayınları, Ankara, s.9.
[4] Kalaycıoğlu, Kadri, 2022, Resimlerimle Yaşadıklarım 3 (1946-1951), (ed.) Gülbende Kural Ulusoy, Ürün Yayınları, Ankara, s.35.
Bu icerik 10 defa görüntülenmiştir.